DOLANDIRICILIK SUÇU (TCK m. 157 – m. 158)
Dolandırıcılık (TCK m. 157) Madde 157- (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
AÇIKLAMA
Madde metninde dolandırıcılık suçunun tanımlandığı görülmektedir. Buna göre dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamaktır. Gerekçede vurgulandığı gibi, dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Söz konusu suç tanımı ile, kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Dolandırıcılık suçunda hileli hareket esastır. Hileli hareket icrai olabileceği gibi ihmali de olabilir. Suçun oluşabilmesi için hileli hareket yetmez, aynı zamanda hileli hareketin yöneldiği kişi veya üçüncü bir kişinin zararına olarak failin veya bir başkasının menfaat temin etmesi de gerekir.
Şu halde, malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1 - Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2 - Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3 - Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçütler gözönünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarar olmalıdır. Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. (Bkz. CGK. 31.01.2017, 15-598/31)
Uygulamada, 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı R. G.'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 253/1. maddesinde yapılan değişikliğe göre, TCK'nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun uzlaşma kapsamına alındığı mutlaka gözetilmelidir. Suçun basit şeklinde nitelendirilmeye ilişkin bozma sebepleri öne çıkmaktadır. Örneğin haksız surette elde edilen banka kartı ile gerçekleştirilen eylemlerin TCK'nın 157/1 veya 158/1-f maddelerine konu edildiği ancak eylemin işleniş şekline göre bu mahiyetteki eylemlerin TCK'nın 141 ve 245/1 maddeleri kapsamında kalabileceği değerlendirilmelidir. Bu mahiyetteki bozma sebepleri aşağıda ‘“Bilişim suçları” başlığı altında aşağıda ayrıca ve etrafılıca açıklanmıştır.. Hile unsuruna ilişkin olarak ise, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı bilinmelidir. Ancak hukuk düzeninin koruduğu bir ilişki dolandırıcılık suçuna konu olabilir. Bu anlamda örneğin uyuşturucu madde alım satımından kaynaklı bir anlaşmada eylem ahlaka ve hukuka aykırı olacağından, uyuşturucu madde verilmemesi veya yerine başka bir eşya teslimi dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır.
YARGITAY KARARLARI
6763 sayılı Kanun ile TCK'nın 157/1. maddesinde tanımı yapılan dolandırıcılık suçu uzlaşma kapsamına alındığından, uzlaştırma işlemleri yerine getirilip sonucuna göre karar verilmelidir.
Hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 253/1. maddesinde yapılan değişikliğe göre, TCK'nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun uzlaşma kapsamına alınması karşısında; sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 15. CD. 09.01.2017, 12647/35 (Aynı mahiyette bkz. 15. CD. 13.09.2017, 18912/18368)
Suçun unsurları nitelendirilmesi
Uyuşturucu madde satımı karşılığında para almak söz konusu uyuşturucu maddeyi teslim etmemek şeklinde gerçekleşen eylemin, ahlaka ve hukuka aykırı bir anlaşma sonucu oluştuğu ve bu nedenle hukuku kapsamında korunmasının mümkün olmadığı gözetilerek dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmelidir.
Tüm dosya kapsamına göre; sanık A'in sanık C. N.'den uyuşturucu madde satımı karşılığında para alması. söz konusu uyuşturucu maddeyi teslim etmemesi şeklinde gerçekleşen eylemin ahlaka ve hukuka aykırı bir anlaşma sonucu oluştuğu ve nedenle ceza hukuku kapsamında korunmasının mümkün olmadığı, somut olayda sanık A.'in eyleminin hukuk düzeninin korumadığı ilişkiden kaynaklanan ihtilaf olduğu gözetilmeden atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, 20 CD. 24.01.2017, 10215/667
Banka kartını haksız olarak ele geçirerek hesaptan para çekmekten ibaret eylem TCK'nın 245. maddesinde yazılı suçu oluşturur.
Sanığın, suç tarihinde ATM'den para çekmek isteyen katılandan yardım etme bahanesiyle şifresini öğrendiği bankamatik kartıyla, rızası dışında katılanın esine hesaptan para çektiği şeklindeki eyleminin TCK'nın 141/1. maddesi uyarınca hırsızlık suçunu oluşturacağı ya da banka kartını haksız olarak ele geçirerek hesaptan para çektiğinin anlaşılması halinde eyleminin TCK'nın 245.maddesinde düzenlenen banka ve kredi kartının kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı gözetilerek, bu hususların araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, 15. CD. 01.10.2014, 1258/15950
Önceden doğan borç nedeniyle sahte çek ya senet verilmesi halinde, sahte senet borç arasında nedensellik bağı bulunmadığından dolandırıcılık suçunun hile unsurunun oluşmayacağı kabul edilmelidir.
Katılanın beyanlarında sanık ile aralarında eskilere dayanan mevcut bir ticari ilişkilerinin olduğu, sanığın katılandan fındık aldığı e alım esnasında dosyada bulunan kartivizi verip ödemeyi ona göre yapacağını söylediği, önceki ticari ilişkilerinde oluşan güven ile katılanın buna inandığı ve herhangi bir çek vs. istemediği, aradan zaman geçmesine rağmen sanık bu alışverişe konu borcu ödemeyince katılanın Haziran 2009'da sanığın yanına gidip alacağını istediği, sanığın müddet zaman istediği ve yaklaşık 2 ay sonra Ağustos 2009 tarihinde sahteliği ekspertiz raporu ile sabit olan 13.000TL'lik çeki findık parası olarak yolladığının sabit olduğu, bu kapsamda söz konusu sahte çekin doğmuş bir borca mukabil sonradan verildiği, Yargıtay C.G.K'nın 03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında açıklandığı üzere önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağının belirtilmesi karşısında, suça konu çekin katılana önceden doğan borç nedeni ile sonradan düzenlenerek verilmesi sebebi ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla, nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken sanığın mahkumiyetine hükmedilmesi, 15. CD. 20.01.2015, 7426/770
Belli bir kamu görevlisi yanında hatırlarının sayıldığından ve ilişkilerinin olduğundan bahsetmeksizin sadece belli bakanlıklarda tanıdıkları olduğunu söyleyerek iş bulma karşılığında menfaat temin etme şeklindeki eylemler basit dolandırıcılık suçunu oluşturur.
5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 2. fikrasındaki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin, ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafin anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırması gerektiği, somut olayda ise; sanıkların, belli bir kamu görevlisi yanında hatırlarının sayıldığından ve ilişkilerinin olduğundan bahsetmeksizin, Adalet Bakanlığı, EÜAŞ ve Çevre ve Orman Bakanlığında tanıdıkları olduğunu, söyleyerek iş bulma karşılığında müştekilerden menfaat temin etmeleri şeklindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde yer alan basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı kanunun 158/2 maddesi gereğince hüküm tesis edilmesi, 15. CD. 03.03.2016, 28045/2389
Gerçek ve somut bir kamu görevlisi söz konusu olmadığından eylem basit dolandırıcılık suçunu oluşturur.
5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 2.fikrasındaki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin, ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırması gerektiği, somut olayda ise; sanık M. Ö.'ün diğer sanık A. A.'yu hakim olarak tanıtıp, katılanın oğlunu cezaevinden tahliye olmasını sağlamaları karşılığında katılandan menfaat temin etmeleri şeklindeki eylemin, gerçek ve somut bir kamu görevlisi söz konusu olmadığından 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde yer alan basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı kanunun 158/2 maddesi gereğince hüküm tesis edilmesi, 15. CD. 16.02.2016, 22911/1669
Sigorta acentesi olmadıkları halde acenteymiş gibi poliçe kesen sanıkların eylemleri basit dolandırıcılık suçunu oluşturur.
Sanıkların sigorta acentesi olmadıkları halde acenteymiş gibi poliçe kestiklerinin anlaşılması karşısında, sanıkların eylemlerinin serbest meslek faaliyeti kapsamında değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, eylemlerin 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek yazılı şekilde hükümler kurulması, 15. CD. 27.10.2016, 3418/8108
Banka hesabının ödeme aracı olarak kullanıldığı olayda, eylem TCK'nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturur.
Banka hesabının ödeme aracı olarak kullanıldığı olayda, eylemin TCK'nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek TCK'nun 158/1-f maddesi gereğince cezaya hükmedilerek fazla ceza tayin edilmesi, 15. CD. 20.10.2016, 1757/7828
Nitelikli dolandırıcılık (TCK m. 158)
Madde 158-
(1) Dolandırıcılık suçunun:
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi - parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafindan, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, 1) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.)
Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.)
Ancak, (e), ( ). (j). (k) ve (1) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fikra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) (Ek fikra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
AÇIKLAMA
Suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hallere yer verildiği görülmektedir. Nitelikli hallere ilişkin uygulama yapılırken TCK'nın 157. maddesindeki suçun temel şekline ilişkin unsurların varlığı esastır. Dolayısıyla yukarıda yer alan açıklamalar bu bahis içinde geçerlidir. Maddenin birinci fıkrasında on iki nitelikli hal yer almaktadır.
Yaygın örnekler olması itibarıyla; TCK'nın 158/1-b maddesinde, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenen eylem dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.
Maddede yer alan "zor şartlar" ibaresi, suçun mağduru esas alınarak değerlendirilmeli, mağdurun zor şartlarda bulunup bulunmadığı, olaysal olarak ve subjektif olarak açıklanmalıdır. Bu nitelikteki olaylarda, sanığın hedefindeki mağdur, olayın koşullarına göre çaresizlik içinde bulunmakta, bu psikolojik baskı altında daha çok savunmasız kalmakta ve bu anlamda kendisine uzanacak bir yardım eline her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda; mağdurun veya bir yakınının bir trafik kazasına maruz kalması, değişik nedenlerle hastanede tedavi görürken kendisi veya bir yakını için acil ve yoğun bir yardıma ihtiyaç duyması, deprem felaketi sonrası ruhsal ve bedensel olarak muhtaç duruma düşmesi zor şart olarak değerlendirilebilecek örnekler arasında sayılabilir. Fakat, her trafik kazasında veya her hastalıkta kişinin zor şartlar altında olduğu kabul edilmemelidir. Söz konusu olayın meydana geldiği zaman dilimi, hastalığın veya yaralanmanın boyutu, olaya maruz kalan kişinin ekonomik ve sosyal durumu, olaydan etkilenme derecesi, olayın gelişim süreci, sanığın olaya müdahale tarzı ve zamanlaması gibi hususlar, anlık olarak kişinin zor durumda olup olmadığını belirlemede kriter olarak değerlendirilmelidir.
Mağdurun, gerçekte zor şartlar içinde bulunmamasına rağmen, kendisinin zor şartlar içinde olduğunu düşünmesi ya da sanığın mağduru zor şartlar içinde olduğuna ikna etmesi bu madde kapsamında değerlendirilemeyecektir. (Bkz. CGK. 31.01.2017, 15-598/31) TCK'nın 158/1-d bendinde ise, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinin düzenlendiği görülmektedir. Burada önemli olan, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle insanların aldatılmasıdır.
Maddede belirtilen kamu kurum ve kuruluşları, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliğinin sadece isminin kullanılması bu bendin uygulanması için yeterli olmayıp, bunlara ait maddi varlığın veya bu tüzel kişiliklerle bağ kurulmasını sağlayan somut başka olguların kullanılması gerekir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evrak ve makbuzların sunulması, taşıtın kullanılması, mağdur üzerinde bentte sayılan tüzel kişiliklerden gelinildiğine veya buralardan aranıldığına dair bir düşünce oluşturulması ve mağdurun aldatılması gerekmektedir. (Bkz. CGK. 04.10.2016, 15-679/343, CGK, 08.12.2015, 15-290/494)
TCK'nın 158/1-fbendinin tatbikinde, banka veya diğer kredi kurumlarının maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekir. Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel belge niteliğinde olması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır. (Bkz. CGK, 08.12.2015, 15-290/494, CGK, 03.11.2015, 15-229/376; CGK. 03.11.2015, 15-230/377)
TCK.nun 158/1-k bendin de sigorta bedelinin alınması amacıyla dolandırıcılık yapılması bir diğer nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, sigorta şirketine hakkı olmayan bedeli almak için bir başvuru yapılmış olması ve hakkı olmayan bir sigorta bedelinin kısmen veya tamamen alınmış olması gerekir. Aksi halde sigorta bedelini almak için şirkete başvuruncaya kadar yapılan hareketler icrai hareket olmayıp, hazırlık hareketi niteliğinde olduğundan sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır. (Bkz. CGK, 15.12.2015, 8-450/513)
Her bir nitelikli hale ilişkin açıklayıcı mahiyetteki bozmaya konu içtihatlar kendi başlıkları altında aşağıda sunulmuştur. Maddenin ikinci fikrasında ise, 765 sayılı TCK'dan ayrı bir suç olarak yer alan "nüfuz ticareti" suçunun dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak tanımlandığı görülmektedir. Buna göre, "kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi" birinci fikra hükmüne göre cezalandırılacaktır. 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunun 14. maddesi ile maddeye üçüncü fikra eklenmiştir. Bu madde ile TCK'nın 157. maddesinde yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte veya suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek cezalar artırılacaktır.
YARGITAY KARARLARI
Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-a)
Kuran okuması yaptıklarını ve katılana ait birikmiş paraları okuyup üfledikleri takdirde işlerinin yolunda gideceğini belirtip hileli hareketlerle katılanı evin içine gönderdikten sonra paraları almaktan ibaret eylem TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen suçu oluşturur.
Sanıkların kuran okuması yaptıklarını ve katılana ait birikmiş paraları okuyup üfledikleri takdirde işlerinin yolunda gideceğini belirtip hileli hareketlerle katılanı evin içine gönderdikten sonra paraları alarak ortadan kaybolduklarının iddia ve kabul edilmesi karşısında eylemin temas ettiği, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a maddesinde üzenlenen "Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle" nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 12.09.2017, 19380/18293
Kendisini hoca olarak tanıtıp muska yazard karşılığında katılandan değişik tarihlerde para aldığı iddia edilen olayda eylemin TCK'nın 158/1 a maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Sanığın, katılana kendisini hoca olarak tanıtıp muska yazarak karşılığında katılandan değişik tarihlerde para aldığı iddia edilen olayda; eylemin TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen "dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 31.05.2017, 16795/12530
Sanıkların büyü yaptıkları ve bozduklarını belirtmeleri üzerine evin içine girip altınların belli bir yere konulmasını sağlayarak alıp evden ayrılmalarından ibaret eylemlerinin TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceği gözetilmelidir.
Sanığın, temyiz dışı sanık ile birlikte katılanın evine giderek cama vurdukları, büyü yaptıklarını ve bozduklarını belirtmeleri üzerine katılanın sanıkları eve aldığı, sanıkların çeşitli söz ve davranışlarla katılanı kandırarak altınların belli bir yere konulmasını sağladıkları, daha sonra firsatını buldukları anda altınları alıp evden ayrıldıkları iddia edilen olayda; eylemin TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen "dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin dereceli Ağır Ceza Mahkemesine olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 11.05.2017, 7719/10762
Cenazenin devir işlemleri olduğunu belirterek şikayetçiden 750,00 TL alındığının iddia ve kabul edilmesi karşısında, sübutu halinde eyleminin TCK'nın 158/1-a. maddesinde düzenelenen suçu ouşturabileceği gözetilmelidir.
Sanığın, camide namaz kılmaya giden şikayetçiye cenazesi olduğunu, bununla ilgili olarak 17.000,00 TL hayır dağıtacağını, tanıdığı kişi olup olmadığını sorduktan sonra cenazenin devir işlemleri olduğunu belirterek 750,00 TL'sini aldığının iddia ve kabul edilmesi karşısında; sübutu halinde eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a. maddesinde düzenlenen "Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle" dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 08.05.2017, 7878/10246
Sanığın, büyü yapma ve fal bakma gibi bahaneler ileri sürerek katılanlardan haksız menfaat temin etmek şeklindeki eylemi dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur.
Sanığın, büyü yapma ve fal bakma gibi bahaneler ileri sürerek katılanlardan haksız menfaat temin etmek suretiyle katılan sayısınca iki kez nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Sanığa yüklenen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmeki suretiyle basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini, 15. CD. 08.02.2017, 12625/5763
Sanıkların fal bakacaklarını söyledikleri, bir takım dualar okurken katılana ait para ve ziynet eşyalarının bulunduğu çantayı okumak bahanesi ile alıp gittiklerinin kabul edildiği eylemin, TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Sanıkların, katılan A. E.'nin evde yalnız olduğu bir saatte evine gelip fal bakacaklarını söyledikleri, bir takım dualar okurken katılana ait para ve ziynet eşyalarının içerisinde bulunan çantayı okumak bahanesi ile alıp ortadan kaybolduklarının kabul edildiği eylemin TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve değerlendirmesinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine hükmolunması, 15. CD. 15.06.2017, 10540/15288
Sanıkların müştekiyi iyileştirme amaçlı eşine ve kendisine dua okumaları, muska yazacaklarını söylemeleri ve katılandan 3.500 TL para almalarından ibaret eylemleri dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturur.
Müştekinin psikolojik sorunlar yaşadığı, bu durumu bilen ve aynı iş ortamında çalışan sanık A. A.'ın müştekiye kendisinin medyum olduğundan bahsederek bu hususta yardımcı olabileceğini söylediği, arkadaşı olan diğer sanığı da medyum olarak tanıttığı; sanıkların birlikte kendisini iyileştirebileceklerine inandırarak müştekinin banka kredisi çekmesini sağladıkları, suç tarihi akşamında müştekinin evine giden sanıkların evde müştekiyi iyileştirme amaçlı eşine ve kendisine dua okumaları, muska yazacaklarını söylemeleri ve katılandan 3.500 TL para almaları karşısında; eylemlerinin TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenen "dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfinın tayininde yanılgıya düşülerek TCK'nın 157. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, 8. CD. 05.04.2017, 2431/8799
Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-b)
Sanığın katılandan, eşinin cezaevinden kefaletle tahliyesi için para talep etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, katılanın içinde bulunduğu durumun “tehlikeli durum veya zor şartlar" kapsamında kabul edilebilecek nitelikte olmadığı kabul edilmelidir.
Sanığın katılanı telefon ile arayarak kendisini Cumhuriyet Savcısı olarak tanıttığı, Giresun cezaevinde tutuklu olarak bulunan katılanın eşi C. B.'nın 4.000 TL kefalet karşılığında serbest bırakılacağını, bunun için bu parayı vereceği hesap numarasına yatırması gerektiğini söylediği, katılanın sanığa inandığı ve kendisinden istenen parayı arkadaşlarından tedarik ettiği ancak daha sonra olayın farkına vararak parayı yatırmaktan vazgeçtiği, sanığın bu şekilde nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediği iddia ve kabul olunan olayda;
Sanığın katılandan, eşinin cezaevinden kefaletle tahliyesi için para talep etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, katılanın içinde bulunduğu durumun "tehlikeli durum veya zor şartlar" kapsamında kabul edilebilecek nitelikte olmadığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, eylemin 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile uzlaşma kapsamına alınan, TCK'nın 157. maddesinde belirtilen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfinda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 08.05.2017, 23561/10330
Yasal yollara başvuran ve bu yollarla da sonuç elde etme olanağı bulunan katılanın içinde bulunduğu durumun “tehlikeli durum veya zor şartlar” kapsamında kabul edilebilecek nitelikte olmadığı gözetilmelidir.
Katılana ait 803 plakalı aracın İstanbul'da çalındığı ve bu konuda soruşturma başlatıldığı, katılanın da aracını kendi imkanlarıyla aramaya başladığı sırada hakkında kovuşturma aşamasında ölmesi nedeniyle düşme kararı verilen sanık Y. Ç. ile irtibata geçtiği, sanık Y.'un da cezaevinden tanıdığı sanık C. D.'in aracını bulabileceğini belirterek onunla tanıştırdığı, daha sonra sanık C.'in aracı bulduğunu, 15.000 Euro vermeleri durumunda aracı alabileceklerini belirterek katılandan bu parayı aldığı ve aracı almaya gideceğini söyleyerek katılanın yanından ayrıldığı ve bir daha geri dönmediği, sanığın bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia ve kabul olunan olayda;
Sanığın katılandan, çalınan aracını bulduğu gerekçesiyle hile ile aldatarak haksız menfaat sağlaması şeklinde gerçekleşen eylemde, yasal yollara başvuran ve bu yollarla da sonuç elde etme olanağı bulunan katılanın içinde bulunduğu durumun "tehlikeli durum veya zor şartlar" kapsamında kabul edilebilecek nitelikte olmadığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, eylemin TCK' nın 157. maddesinde belirtilen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 15.05.2017, 25521/10891
Katılanın zor şart altında olduğu, kızının acil olarak filminin çektirilmek zorunda olunduğu, sanığın da katılanın bu çaresizliğinden yararlandığı ve haksız menfaat temin ettiği eylemi nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur.
TCK'nın 158/1-b maddesinde yer alan "zor şartlar" ibaresi, mağdur esas alınarak değerlendirilme yapılması gereken bir ibaredir. Mağdurun zor şartlarda bulunup bulunmadığı, olaysal olarak ve mağdur esas alınarak sübjektif olarak değerlendirilmelidir. Buna göre, mağdur, gerçekte zor şartta olmamasına rağmen, kendisinin zorda olduğunu düşünmesi durumunda ya da mağdurun zorda olduğuna dair sanığın sanal iknaları bu madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.
Sanığın hedefindeki mağdur, olayın koşullarına göre, çaresizlik içinde bulunmakta, bu psikolojik baskı altında daha çok savunmasız kalmakta ve bu anlamda kendisine uzanacak bir yardım eline her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda; kişinin bir trafik kazasına maruz kalması, değişik nedenlerle hastanede tedavi görürken kendisi veya bir yakını için acil ve yoğun bir yardıma ihtiyaç duyması, deprem felaketi sonrası ruhsal ve bedensel olarak muhtaç duruma düşmesi, zor şart kapsamında değerlendirilebilecek örnekler arasında sayılabilir, fakat, her trafik kazasında veya her hastalıkta kişinin zor şartlar altında olduğu kabul edilmemelidir. Söz konusu olayın meydana geldiği zaman dilimi, hastalığın veya yaralanmanın boyutu, olaya maruz kalan kişinin ekonomik ve sosyal durumu, olaydan etkilenme derecesi, olayın gelişim süreci, sanığın olaya müdahale tarzı ve zamanlaması gibi hususlar, anlık olarak kişinin zor durumda olup olmadığını belirlemede kriter olarak değerlendirilmelidir.
Somut olayda, suçun vasfının belirlenmesi açısından, sanığın aldatıcı hareketlerinin yanı sıra katılanın durumu da dikkate alındığında, katılanın zor şart altında olduğu, kızının acil olarak filminin çektirilmek zorunda olunduğu, mağdurun, altmış beş yaşında ve ev hanımı bir kadın olması nedeniyle de, bu ihtiyacını gidermek isteyen sanığa inandığı ve güvendiği, sanığın da katılanın bu çaresizliğinden yararlandığı ve katılan aleyhine haksız menfaat temin ettiği, bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği açıkça sabit olduğundan, eylemin basit dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı gerekçesiyle bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir. 15. CD. 13.02.2017, 15895/5902
Çocuğunu rahatsızlığı nedeni ile hastaneye yatıran katılanın yanına giderek o esnada içine bulunduğu zor durumdan faydalanarak hileli hareketlerin gerçekleşmesi karşısında, eylemin TCK'nın 158/1-b maddesindeki suçu oluşturabileceği gözetilmelidir.
Katılanın oğlunun devlet hastanesinde bulunduğu, aynı gün ameliyathaneye alınması esnasında sanığın elinde bir kısım dosyalarla birlikte yanına geldiği, oğlunun ameliyathaneye alınmasını müteakip sanığın kendisini hastane personeliymiş gibi göstererek ameliyathanede sorun çıktığını, acilen 500,00 TL para yatırması gerektiğini söylediği, üzerinde o kadar para olmadığını, 50,00 TL olduğunu, kalanının da birazdan gelecek eşinden alarak verebileceğini söyleyerek 50,00 TL' yi sanığa verdiği, bu şekilde sanığın katılanı dolandırdığı iddia edilen olayda; çocuğunu rahatsızlığı nedeni ile onu hastaneye yatıran katılanın hastanede yanına giderek o esnada içine bulunduğu zor durumdan faydalanarak hileli hareketlerin gerçekleşmesi karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-b maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 07.02.2017, 338/5634
Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-c)
Sanığın eylemini kime veya kimlere karşı gerçekleştirdiği hususu tespit edilip eylemin hukuki ihtilaf mahiyetinde kalıp kalmadığı değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
Sanığın, suç tarihinde 85 yaşında olan ve algılama yeteneği zayıf olduğu belirtilen müştekinin yanına gelerek, kendisinin Sağlık Bakanlığı'nda doktor olduğunu, yaşlılara bakım için geldiğini, Bakanlığın, bazı aletlerin alınmasını mecburi kıldığını söyleyerek ve müştekiyi ikna ederek müştekiye masaj aleti sattığı ve daha sonra da 275 TL paranın ödenmesi için müştekiye yazı gönderildiği, paranın sanığın hesabına yatırıldığı, böylece sanığın müştekiyi kandırarak haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Mağdurun, algılama yeteneğinin zayıf olduğu belirtilerek Devlet Hastenesi'nden alınan tek kişilik rapor ile yetinildiği, buna göre; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, mağdurun ve tanığın yargılama sırasında yeniden dinlenerek, sanığın, hileli hareketlere yönelik eylemlerini kime karşı gerçekleştirdiği, mağdurun kızı tanık C. ile muhatap olup olmadığının sorulması, buna göre, olay nedeniyle asıl dolandırılan kişinin kim olduğunun belirlenerek suç vasfının tespit edilmesi, mağdura satıldığı belirtilen masaj aletinin suç tarihindeki fiyatının ne kadar olduğu, mağdura kaça satıldığının tespiti; ürün bedeli olan paranın hangi tarihte hangi belgeye istinaden sanığa veya çalıştığı işyerine gönderildiğinin belirlenmesi, ilgili belgelerin dosyaya konulması ve suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı, eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde olup olmadığı ve sanığın eylemini kime veya kimlere karşı gerçekleştirdiği hususlarının karar yerinde tartışılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 10.04.2017, 19397/8920
Mağdurun soruşturma aşamasında ölmesi nedeniyle algılama yeteneğinin zayıflığı hakkında adli rapor alınamadığı, mağdurun torununun ise dedesinin yaşlı olduğunu ancak aklının başında olduğunu beyan etmesi karşısında sanık şüpheden yararlandırılmalıdır.
Mağdur S. D.'ın soruşturma aşamasında ölmesi nedeniyle algılama yeteneğinin zayıflığı hakkında adli rapor alınamadığı, mağdurun torunu tanık M. Ü.'in duruşmada alınan beyanında, dedesinin yaşlı olduğunu ancak aklının başında olduğunu beyan etmesi karşısında, mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığı konusunda şüphe oluştuğu ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 31/03/2009 tarih ve 2008/6-256 Esas ve 2009/79 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "şüpheden sanık yararlanır" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı anlaşılmakla, sanıklar S. oğlu A. Ç. ile K. B.'ın eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 157/1 maddesinde kapsamında dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, 15. CD. 17.05.2017, 25225/11071
Rahatsızlığın objektif kriterler dikkate alınarak üçüncü kişiler tarafından ilk bakışta anlaşılabilecek mahiyette bulunup bulunmadığının tespiti bakımından Adli Tıp Kurumu Başkanlığından rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Olay tarihinde sanıklardan O. E.'in katılan S.'nin başka bir husumet nedeniyle elinden çıkarmak durumunda kaldığı evini geri alacağını ve parayı geri ödeyeceğini söyleyerek katılan S.'ye Ziraat bankası Anafartalar şubesinden 15.000 TL kredi çektirdiği bu parayı alarak geri ödemediği, diğer sanık M. Z. yine katılan S.'ye çeşitli sözler ve vaadlerle katılanın kredi kartından beyaz eşya almak suretiyle alışveriş yaptığı ve geri ödemediği,ayrıca sanıklardan S. E.'un, yine katılan S.'nin mevcut durumundan faydalanarak geri ödeyeceğini belirtip bankada olan 5.000 TL sini çektirip elinden aldığı ve geri ödemediği, sanıkların bu şekilde katılan S.'nin algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddia olunan olayda; Dosya kapsamında mevcut olan Sincan 2. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 31/05/2011 tarihinde yasal danışman atanmasına karar verilmiş ise de; bu karara esas teşkil eden Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin 01/04/2011 tarihli raporunda içerik itibariyle suçun unsurlarını ortaya koyamadığı için yetersiz ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı dikkate alınarak, suç tarihi itibariyle katılan S.'nin, anılan sağlık raporunda belirtilen rahatsızlığın; niteliğinin ve derecesinin tespit edilmesi, ayrıca sanıkların kendisine karşı işlediği dolandırıcılık suçunun unsurlarını oluşturan hileli söz ve davranışları kavrayıp anlayabilecek ve denetim imkanını sağlayacak düzeyde olup olmadığının belirlenmesi ile rahatsızlığın objektif kriterler dikkate alınarak üçüncü kişiler tarafından ilk bakışta anlaşılabilecek mahiyette bulunup bulunmadığının tespiti bakımından, Adli Tıp kurumu Başkanlığından rapor alınarak, sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 13.02.2017, 16565/5987
Kamu kurum ve kuruluşlarını amu kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-d)
Eylemde nüfus cüzdanın kullanılması kamu kurumu olan nüfus müdürlüğünü aracı kılmış olması nedeniyle TCK'nın 158/1-d maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmelidir.
Bankanın ödeme aracı olması nedeniyle TCK'nın 158/1-f maddesinde rtilen suçun yasal unsurl oluşmadığı, eylemde nüfus zdanın kullanılması ve kamu kurumu olan nüfus müdürlüğünü aracı kılmış olması nedeniyle, suçun TCK'nın 158/1-d maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun vasıf ve nitelendirmesinde hataya düşerek yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 11.11.2015, 20469/31149
Kamu kuru Trafik Tescil Amirl maddi varlığı olan trafik tescil belgesinin kullanılması nedeniyle eylem TCK'nın d maddesinde düzenlenen suçu oluşturur.
eylemin subüta erdiği kamu kurumu olan Trafik Tescil Büro Amirliğinin maddi varlığı olan trafik tescil belgesinin kullanılması nedeniyle sanığın 5237 sayılı TCK'nın 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 28.01.2016, 22503/1115
Sanığın Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün maddi varlıklarından olan araç plakasını kullanması karşısında eylem TCK'nın 158/1-d maddesinde düzenlenen suçu oluşturur.
Sanığın, dolandırıcılık suçunu işlerken Trafik Tescil Şube Müdürlüğü'nün maddi varlıklarından araç plakasını kullanması karşısında eyleminin TCK'nın 158/1-d maddesini oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. 15. CD. 07.07.2014, 21321/13487
Ankara Barosunun maddi varlıklarından olan avukat kimliğini kullanarak katılanın evini kiralayıp bedeli ödemeden ortadan kaybolmaktan ibaret eylem TCK'nın 158/1-d maddesinde düzenlenen suçu oluşturur.
Sanıkların kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Ankara Barosu'nun maddi varlıklarından olan avukat kimliğini kullanarak katılan E.'nin evini kiralayıp bedeli ödemeden ortadan kaybolmaktan ibaret eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 24.09.2014, 13737/15455
Türkiye Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikasının TCK'nın 158/1-d maddesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşu, kamu meslek kuruluşu, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliği olarak kabul edilemeyeceği gözetilmelidir.
Somut olayda; Türkiye Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikası başkanı olan sanığın, İnegöl'e gidip katılandan fidan almak istediği, sendika olarak köylere fidan dikme konusunda yardım edeceklerini söyleyip 120.000,00 TL değerinde fidan aldığı, karşılığında da sendikanın kaşesinin basılı olduğu 25/04/2009 ödeme tarihli, 54.900 TL bedelli, 25/05/2009 ödeme tarihli, 14.000 TL bedelli ve 05/05/2009 ödeme tarihli, 50.500 TL bedelli senetleri imzalayıp verdiği, ancak senet bedellerini ödemediği ve ortadan kaybolduğu anlaşılmakla; Türkiye Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikası'nın 5237 sayılı TCK'nın 158/1-d maddesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşu, kamu meslek kuruluşu, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliği olarak kabul edilemeyeceği ve eylemin aynı kanunun 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, 15. CD. 16.12.2014, 5641/21389
Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi (TCK m. 158/1-e)
Sağlık karnesi üzerindeki bilgileri kontrol eden doktorun ilk bakışta yesil kartın sanığa ait olmadığını fark ettiği olayda hile unsurunun gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Sanık M. A.'ın olay tarihinde diğer sanık A. A.'a ait yeşil kartla Eskişehir Devlet Hastanesine müracaat ederek muayene olmak istediği, sağlık karnesi üzerindeki bilgileri kontrol eden görevli doktorun ilk bakışta yeşil kartın sanık M. A.'a ait olmadığını fark ettiği ve bunun üzerine sağlık belgesine el konulup durumun ihbar edildiği olayda doktorun ilk bakışta durumu fark ettiği, hile unsurunun gerçekleşmediği, 15. CD. 11.02.2016, 30095/1545
Şube görevlisinin kimliğe ve sanığa bakarak yapacağı basit bir gözlem ve denetim ile parayı çekmeye gelen kişinin kimlikteki katılan olmadığını anlayabilecek olması karşısında, olayda hile unsurunun gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Sanık Z.'nın katılan S.'a ait olup öncesinde kaybettiği fotoğraflı gerçek nüfus cüzdanını ele geçirip PTT şubesi'ne giderek kendisini S. olarak tanıtıp 09.03.2011 tarihinde katılan S.'a ait sakatlık maaşını çekip paranın ödendiğine dair dekonta imza atarak kamu kurumunu dolandırdığı ve resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia olunan olayda; sanığın gerçek S.'a ait olan ve üstünde katılanın resmi bulunan nüfus cüzdanı ile PTT şubesine gittiğinde şube görevlisinin kimliğe ve sanığa bakarak yapacağı basit bir gözlem ve denetim ile parayı çekmeye gelen kişinin kimlikteki katılan olmadığını anlayabilecek olmasına karşın bunu ihmal ederek gerekli denetimi yerine getirmediği, bu kapsamda sanığın kendisini S. olarak tanıtmasının hile sayılmayacak derecede basit yalan olduğu, bu suretle dolandırıcılık suçunun hile unsurunun olayda bulunmadığı ayrıca; paranın çekilmesi işleminde düzenlenen dekonta sanığın imza atması şeklindeki eylemde ise dekontun içeriğinin gerçek olup yalnızca PTT şubesinden çıkışı yapılan ödemeyi ispat eden bir belge olduğu, içeriğinin gerçek olduğu ve sanığın iş bu belgeyi imzalamasının resmi belgede sahtecilik suçuna vücut vermeyeceği, iş bu suçun yasal unsurlarının olayda bulunmadığı oluş ve dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın her iki suçtan beraati yerine mahkumiyetine hükmedilmesi, 15. CD. 18.04.2017, 20541/9472
SGK'nın herhangi bir zararının oluşmaması karşısında, atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmelidir.
Sanıkların, gerçekte çalışmadıkları halde Sosyal Güvenlik Kurumuna haklarında diğer sanıklar adına işe giriş bildirgesi vermiş olmalarına rağmen, bu kişilerin kendileri ve aileleri için sağlık yardımından faydalanmamaları nedeniyle kurumun herhangi bir zararının oluşmaması karşısında, atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmakla sanıkların atılı suçtan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine hükmedilmesi, 15. CD. 09.05.2017, 16517/10499
Sanığın resmi nikahlı evli iken, vefat eden babasından kalan sigorta maaşını alabilmek için muvazaalı olarak boşanarak SGK' dan maaş almaktan ibaret eyleminde suç unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Sanığın resmi nikahli evli iken, vefat eden babasından kalan sigorta maaşını alabilmek için muvazaalı olarak boşanarak aynı evde boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği, bu şekilde SGK' dan maaş almak suretiyle haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda: sanık savunması, tanık ifadeleri ve dosya kapsamından; mahkemece atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir. 15. CD. 12.07.2017, 4014/18069
Katılan kurumun işe giriş bildirgesini her zaman denetleyebilecek konumda bulunduğu ve yapılan yoklama ile bu durumun fark edildiği, işyerinin gerçek olması karşısında, primlerin tahsil edilip edilmemesinin işveren ile SGK arasında hukuksal sorun teşkil edeceği gözetilerek karar verilmelidir.
Sanığın 29/06/2002 tarihinde sigortalı yapılan Ö. Ş.'ün kendisi ve özürlü kızının sağlık giderlerini karşılamak amacıyla, gerçekte çalışmadığı halde, sanığın yetkili bulunduğu Ü... Nakliyat Tarım Gıda Akaryakıt Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketinde gibi katılan SGK Kurumuna işe giriş bildirgesi verilerek, sigortalı yapılmasının sağlandığı, bu sigortalılık üzerinden sanığın Kasım 2006 yılı öncesine kadar ilaç bedeli hastane ve hastane masrafı sağlık hizmetlerinden yararlandırıldığının iddia ve kabul edildiği olayda; sanık savunmalarında adı geçen şahsın işyerinde çalıştığını beyan ettiği, katılan kurumun işe giriş bildirgesini her zaman denetleyebilecek konumda bulunduğu ve yapılan yoklama ile bu durumun fark edildiği, işyerinin gerçek olması karşısında, primlerin tahsil edilip edilmemesinin işveren ile SGK arasında hukuksal bir sorun teşkil edeceği, çalışmadığı halde sigortalı yapılan Ö. Ş.'ün kızının 18 yaşından küçük olması nedeniyle, Genel Sağlık Sigortası kapsamında olduğu, ayrıca suç döneminde Ö. Ş.'ün Bağkur kapsamında sigortası bulunduğuna göre, kurum zararının da oluşmayacağı gözetilmeden, sanığın üzerine atılı suçtan beraati yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, 15. CD. 20.04.2016, 911/3686
Bilişim sistemlerinin anka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-f)
Bankanın şikayetçinin aldatılmasında etkisinin bulunmadığı ve bir ödeme aracı olduğu gözetilerek karar verilmelidir.
Bankanın şikayetçinin aldatılmasında etkisinin bulunmadığı, sahte bir belge bulunmadığı ve bankanın da bir ödeme aracı olduğu cihetle eylemin, yalnızca 5237 sayılı TCK'nın 158/1-c maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden, yazılı şekilde 5237 sayılı TCK'nın 158/1 f-c maddeleri ile hüküm kurularak fazla ceza tayini, 15. CD. 09.09.2015, 13563/28376
Sanığın, internet sitesi üzerinden cep telefonu sattığına dair vermesi üzerine kendisiyle irtibata geçen ve 500,00 TL gönderen şikâyetçiye telefonu göndermediğinin iddia edildiği olayda eylemin TCK'nın 158/1-f maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Sanığın, "...... .com" internet sitesine verdiği bir ilan ile Iphone marka cep telefonunu satılığa çıkardığı müştekinin belirtilen telefonu satın almak üzere ilandaki numarayı arayarak ilk olarak 500 TL ve telefon gönderildiğinde 400 TL ödeme yapmak üzere 900 TL karşılığında anlaşmaya vardıkları, müştekinin 500 TL parayı sanık tarafından verilen hesap numarasına yatırmasına rağmen sanığın telefonu göndermediği ve bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edilmesi karşısında, eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f maddesi gereği "bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 08.02.2017, 15813/5755
İnternet sitesi üzerinden araç sattığına dair ilan vermesi üzerine kendisiyle irtibata geçen şikayetçinin kaparo göndermesine rağmen ortadan kaybolan sanığın eyleminde TCK'nın 158/1-f maddesi gözetilmelidir.
Sanığın www. ....com. isimli internet sitesinde bir araç için ilan verdiği, katılanın da sanığın belirttiği hesaba ilan edilen araç için kapora göndermesine rağmen sanığın parayı aldıktan sonra ortadan kaybolduğu, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Sanığa yüklenen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f, son maddesinde öngörülen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri taktir ve değerlendirmenin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 03.07.2017, 18738/16794
Sanığın, internet sitesi üzerinden TV sattığına dair ilan vermesi üzerine kendisiyle irtibata geçen ve 600,00 TL gönderen şikâyetçiye TV'yi göndermediğinin iddia edildiği olayda eylemin TCK'nın 158/1-f maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Sanığın face.....com isimli internet sitesi üzerinden "106 ekran LG marka Smart Led TV 899 TL" satış ilanı verdiği, bunun üzerine katılanın 600 TL parayı yüz yüze görüşmeden, sanığın PTT hesabına gönderdiği, sanığın da yatırılan parayı çektiği ancak söz konusu televizyonu göndermediği bu suretle sanığın katılanı dolandırdığı iddia olunması karşısında; eylemin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f maddesinde düzenlenen "bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 18.09.2017, 19171/18491
Sanığın, internet sitesinden eleman aradığına dair verdiği ilan üzerine, katılanın değişik zamanlarda toplam parayı banka aracılığı sanığa göndermesinden sonra sanığın ortadan kaybolması seklinde gerceklesen eylemi TCK'nın 158/1-f, son maddesindeki suçu oluşturur.
Sanığın, "ele...... .com' internet sitesinden eleman aradığına dair ilan verdiği, katılanın değişik zamanlarda toplam 1.100 TL parayı banka aracılığı sanığa göndermesinden sonra sanığın ortadan kaybolduğu, böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Sanığa yüklenen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f, maddesinde öngörülen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini, 15. CD. 29.05.2017, 16721/12038
Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-g) Sanığın internet sitesine arabal ilanı verip, katılandan kapora almak suretiyle nitelikli ndırıcılık suçunu işlediği iddia ve kabul edilen olayda eylem TCK'nın 158/1-g maddesindeki değil aynı maddenin (f) bendinde yazılı suçu oluşturur.
Sanığın internet sitesine araba satışı ilanı verip, katılandan kapora almak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia kabul edilen olayda; eylemin 5237 sayılı TCK.nun 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, aynı maddenin (g) bendi uyarınca hüküm kurularak eksik ceza tayini, 15. CD. 23.03.2017, 18685/8061
Sanığın gazeteye verdiği ilanın sadece müştekiye ulaşmasına yardımcı olduğu ayrıca ilgili gazete ilanı da dosyada bulunmadığından hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve katılanın aldatılmasında basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmadığı kabul edilmelidir.
Sanık N. hakkında müşteki S. Ş.'a karşı eylemi nedeniyle verilen mahkumiyet hükmünde, sanığın gazeteye verdiği ilanın sadece müştekiye ulaşmasına yardımcı olduğu ayrıca ilgili gazete ilanı dosyada bulunmadığından hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve katılanın aldatılmasında bu kolaylıktan yararlanmadığı anlaşıldığından, eyleminin TCK'nın 157. maddesinde düzenlenen "basit dolandırıcılık" suçunu oluşturduğu gözetilmeden "basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğunun kabulü ile TCK'nın 158/1-g maddesi uyarınca hüküm kurulması, 15. CD. 16.05.2017, 13565/10901
Sanığın radyodaki ilanının ardından katılanlar ile yüz yüze görüştüğü ve bu görüşmelerde hileyi sergileyip katılanları dolandırdığı anlaşıldığından eylem basit dolandırıcılık olarak kabul edilmelidir.
Sanığın radyodaki ilanının ardından, katılanlar ile yüz yüze görüştükleri, bu görüşmelerde sanığın hileyi sergileyip katılanları dolandırdığı, dolayısıyla eylemlerinin TCK'nın 157/1 maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı gözetilmeksizin, vasıfta hataya düşülmek sureti ile nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, 15. CD. 09.05.2017, 23141/10486
Bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylığa dayanarak, internet üzerinden ilan vermek suretiyle - gercekleştirilen_eylemler TCK'nın 158/1-f maddesinde belirtilen suçu oluşturur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17/01/2017 tarih ve 2015/15-867 esas, 2017/13 karar sayılı ilamı ile önceki tarihli kabullerinde ve Dairemizin bozma ilamında da belirtildiği şekilde, bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylığa dayanarak, internet üzerinden ilan vermek suretiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f maddesinde belirtilen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık kapsamında olduğu gözetilmeksizin, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen, sanık hakkında suç vasfının tayininde hataya düşülerek 5237 sayılı TCK'nın 158/1 g maddesi gereğince hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayini, 15. CD. 27.09.2017, 14795/19008
Gazeteye ilan vermesi üzerine kendisiyle irtibata geçen ve şikayetçinin kapora göndermesine rağmen ortadan kaybolan sanığın eyleminde TCK'nın 158/1-g maddesi gözetilmelidir.
Sanığın gazeteye "1998 model corolla Marka Gir, orjinal, 7.700 TLye satılık" ilanı verdiği,bu ilana inanıp güvenen müştekinin ilandaki numarayı arayarak sanık ile görüştüğü, sanığın aracı çok almak isteyen olduğunu söyleyerek kapora istediği ve müştekinin sanığın hesabına ayrı tarihlerde toplam 1.000 TL para yatırdığı, sanığın müştekiyi para yatırmaya ikna ettikten sonra telefonu iptal ettirerek kayıplara karıştığı iddia olunan olayda; eylemin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-g maddesinde öngörülen basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 18.01.2017, 11165/597
Sanıkların iş bulma vaadiyle .... gazetesinde ilan verip şikayetçilerin aramasını sağladıkları olayda eylemin TCK'nın 158/1-g maddesinde kapsamında kaldığı gözetilmelidir.
Sanıkların iş bulma vaadiyle .... gazetesinde ilan verip şikayetçilerin aramasını sağladıkları, şikayetçilerin araması sonrasında iş başvuru formlarını PTT aracılığıyla şikayetçilerin adreslerine ödemeli olarak gönderdikleri, şikayetçilerin formu almak için çek hesabına ödeme yaptıkları, formları doldurup iade adreslerine gönderildiğinde, gerçekte olmayan adreslerden gönderilerin iade olunduğu, bu şekli ile her iki sanığın iştirak halinde her bir müştekiye karşı ayrı ayrı dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia ve kabul olunması karşısında; sübutu halinde sanıkların eyleminin, TCK'nın 158/1 g maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 05.07.2017, 18172/17420 13.2.8.
Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi (TCK m. 158/1-h)
Sanığın yetkilisi olduğu işyeri ve yaptığı bu ticari faaliyet kapsamında hileli hareketler sergileyerek haksız menfaat temin ettiği iddia edildiğinden, eylemin TCK' nın 158/1-h maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Sanığın, T. Seyahat isimli bir işyeri açtığı, katılanın bu işyerine giderek sanıktan bilet aldığı, biletin daha sonra sanık tarafından iptal edildiği, katılan, sanığın işyerine tekrar gittiğinde, işyerinin boşaltılmış olduğunu gördüğü, böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Sanığın yetkilisi olduğu işyeri ve yaptığı bu ticari faaliyet kapsamında hileli hareketler sergileyerek haksız menfaat temin ettiği iddia edilmekle, eylemin 5237 sayılı TCK' nın 158/1-h maddesinde düzenlenen "Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık" suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 03.07.2017, 18691/16730
Sanığın kendisini şirket sahibi olarak tanıtarak karşılığının olmadığını bildiği çekleri katılana vererek alışveriş yapmaktan ibaret eylemi, TCK'nın 158/1-h maddesinde yazılı suçu oluşturur.
Sanığın kendisini Ş.... Şirketinin sahibi F. olarak tanıtarak karşılığının olmadığını bildiği çekleri katılana vererek alışveriş yaptığı, çekin ödenmemesi üzerine hacze gidildiğinde iş yerinde bulunan raflardaki bütün klasörlerin içlerinin boş olarak sırf dizayn olsun diye iş yerine konulmuş olduğunun, bilgisayarın monitörünün bulunmasına rağmen kasasının dahi olmadığının olayda sanığın eyleminin 5237 sayılı yasanın 158/1-h maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı anlaşılmakla, sanık hakkında aynı yasanın 158/1-h maddesi gereğince nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet yönünde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde beraat yönünde hüküm tesisi, 15. CD. 09.03.2017, 17253/7298
Ticari faaliyet kapsamında şirket adına hareket edilmesi nedeniyle eylem TCK'nın 158/1-h maddesinde öngörülen suç kapsamında değerlendirilmelidir.
..sanığın, yaptığı ticari faaliyet kapsamında şirket adına hareket etmesi nedeniyle, eylemin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-h maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme yetki ve görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek ve görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 26.04.2017, 5414/10063
Serbest meslek sahibi kişilertarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi (TCK m. 158/1-i) Sanığın yaptığı işin niteliği gereği serbest meslek olarak nitelendirilemeyeceğinden ticaret sicil kayıtları araştırılarak eylemin TCK'nın 158/1-h maddesinde kalıp kalmadığı değerlendirilmelidir.
Sanığın," C.... Tur-Tatil-Com" isimli iş yerini çalıştırdığı ve katılan H. Y.'un Ramazan Bayramı'nda ailesi ile birlikte Kıbrıs R.... Hotel'de tatil için sanıkla görüştüğü, kişi başı 650 TL'den toplamda 3.250 TL olan tur ücretini kredi kartı ile ödemek istemesi üzerine sanığın "işyerimi yeni açtım, pos cihazım yok, beraber çalıştığım M. Kuyumculuk'tan kredi kartı ile ödeme yapabilirsiniz" diyerek M. Kuyumculuk'taki pos cihazından 3.250 TL'lik ödemenin yapıldığı ancak, katılana vaad edilen turun gerçekleştirilmediği, katılanın parasını da iade etmeyerek iş yerini kapattığı, böylece üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; Sanık hakkında açılan kamu davasında her ne kadar iddianamede sevk maddesi 5237 sayılı TCK'nın 158/1-i gösterilmiş ise de, sanığın yaptığı işin niteliği gereği serbest meslek olarak nitelendirilemeyeceğinden, sanığın işlettiği turizm firması aracılığıyla katılandan tatil turunu gerçekleştireceği vaadiyle haksız menfaat elde ettiği anlaşılmakla, öncelikle sanığın işlettiği Tur-Tatil-Com" isimli işyerinin ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğü'nden kayıtlarının celbi ile, sanığın tacir, şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi sıfatının var olup var olmadığının tespit edilmesi halinde eylemin TCK'nın 158/1-h maddesinde düzenlenen tacir ve şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılması, sanığın eyleminin ticari faaliyet kapsamında olmadığının tepsit edilmesi halinde, sanığa atfedilen eylemin TCK'nın 157/1 maddesinde belirtilen basit dolandırıcılık suçunun yasal unsurları ile birlikte oluştuğu gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde beraat hükmü kurulması, 15. CD. 27.03.2017, 20521/8198
Kendisine ait bir taşıma şirketi bulunmayan, bu nedenle kanunda belirtilen anlamda serbest meslek sahibi olmayan sanık hakkında TCK'nın 157. maddesinde düzenlenen suçun oluşacağı kabul edilmelidir.
Katılana ait A.... Un Fabrikasından, Silopi Gümrük Sahası'na göndermek üzere B... Nakliyat İsimli bir firmadan kamyon istendiği, firma yetkililerinin de nakliyat firmasından iş isteyen 052 plaka sayılı kamyonu A... Un Fabrikası'na gönderdikleri, söz konusu aracı sanık B. H.'nın kullandığı, A... Un Fabrikasından 26.10.2009 tarihinde 17 Ton Un'un kamyona yüklendiği, taşıma ve irsaliye fişleri sanık B.'in H. D. adına imzaladığı, kamyonun Silopi'ye gitmek üzere fabrikadan ayrıldığı ancak Un'un fabrikaca belirtilen adrese gönderilmediği, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, kendisine ait bir taşıma şirketi bulunmayan, bu nedenle kanunda belirtilen anlamda serbest meslek sahibi olmayan sanık hakkında TCK'nın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden suçun hukuki vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde serbest meslek sahibi kişiler tarafindan, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi, 15. CD. 07.03.2017, 13877/7129
Nakliye işinin serbest meslek olarak nitelendirilemeyeceği gözetilerek karar verilmelidir.
5237 sayılı TCK'nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi halinin nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 65/2. maddesinde, serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlandığı, aynı kanunun 66. maddesi ise "serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denildiği, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerektiği, bu açıklamalar ışığı altında nakliye işinin serbest meslek olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle sanıkların eyleminin ayrıca TCK'nın 158/1-i maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 15. CD. 23.05.2017, 25223/11497
Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi (TCK m. 158/1-j)
Başvurunun banka tarafından reddedildiğinin anlaşılması karşısında, eylemin 5464 sayılı Kanunun 37/2. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Daha az cezayı gerektiren hal (TCK m. 159)
Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçlarının oluşması için bir hukuki ilişkinin gerçekte var olması, sahteciliğin bu ilişkinin varlığının ispatı için yapılması, dolandırıcılığın ise hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılması gerekir.
Taraflar arasında bir hukuki ilişkinin var olduğunun beyan edilmesi karşısında, sanık hakkında sahtecilik suçu yönünden TCK'nın 211. maddesinin, dolandırıcılık suçu yönünden ise aynı Kanunun 159. maddesinin uygulanma ihtimalinin tartışılması gerekir. Sanığın, borçlusu katılan M. S. olan 05.11.2007 tanzim 10.12.2007 ödeme tarihli 5.000 TL bedelli bono ile İzmir 7. İcra Müdürlüğünün 2008/ 6342 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi yaptığı, ancak bono üzerindeki borçlu imzasının katılanın eli ürünü olmadığı belirtilerek şikayetçi olunduğu, bu şekilde sanığın resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; dosyada mevcut bilirkişi raporlarında suça konu bono üzerindeki keşideci imzasının katılanın eli mahsulü olmadığının belirtilmesi ve 08/07/2010 tarihli rapor ile keşideci imzasının da sanık tarafindan atıldığına dair kanaat bildirilmesi, ayrıca sanık, katılan ve tanık anlatımlarında da taraflar arasında zaten mevcut bir hukuki ilişkinin var olduğunun beyan edilmesi karşısında, sanık hakkında sahtecilik suçu yönünden TCK.nun 211 maddesi, dolandırıcılık suçu yönünden ise TCK 159. maddesinin uygulanma ihtimalinin tartışılması gerektiği gözetilmeyerek, sanığın mahkumiyeti yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat hükümleri kurulması, 15. CD. 24.04.2017, 22741/9819
Dolandırıcılık suçunda “etkin pişmanlık" (TCK m. 168)
Mağdurun “sigorta işleminin sahte olduğunu öğrendiğimde sanığın yanına gittim, yenisi ile değiştireyim dedi ve kendi kredi kartı ile Sigortadan yeni bir sigorta yaptı, ben ayrıca herhangi bir ücret ödemedim” beyanı karşısında etkin pişmanlık hükmü tartışılmalıdır.
Mağdur R. B.'a yönelik eylemde; Mağdur adına düzenlenen poliçe bedeli olarak 823,47 TL alındığının tesbit edilmesine rağmen, R. B. ifadelerinde, "sigorta işleminin sahte olduğunu öğrendiğimde sanığın yanına gittim, yenisi ile değiştireyim dedi ve kendi kredi kartı ile ..... Sigortadan yeni bir sigorta yaptı, ben ayrıca herhangi bir ücret ödemedim" demiş olması karşısında,sanığın bu mağdura yönelik eyleminden dolayı TCK'nun 168. maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Sanığın temyiz aşamasında sunduğu temyiz dilekçesinde katılanın zararını karşıladığını beyan etmesi karşısında bu husus araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
Sanığın temyiz aşamasında sunduğu temyiz dilekçesinde katılanın zararını karşıladığını beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından katılanın duruşmaya çağrılarak, sanık tarafından zararının tamamen karşılanıp karşılanmadığı, kısmi tazmin varsa sanığın bu duruma muvafakat verip vermediği sorularak, etkin pişmanlık gösterip göstermediği de değerlendirilerek, sonucuna göre 5377 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 168. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediği tartışılmadan, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, 15. CD. 20.01.2016, 14500/631
Av. Muhammet Nur Dalokay
Telif Hakkı © 2024 Av. Muhammet Nur Dalokay - Tüm Hakları Saklıdır.